Serin bir yaz akşamı, omuzlarımda eflatun renkli bir şal, hafif esen rüzgarın kulağıma taşıdığı gramafondan gelen bir şarkı... Eskilerden... İlk kez giydiğim beyaz elbisem, masadaki çiçekleri kıskanmışçasına üzerine mavi/mor çiçekler kondurmuş... Anason kokusu, ben adına mutluluk demişim. Serin bir kadeh rakı, bakır bir ehlikeyfin içine yerleşmiş, ben adına keyif demişim.
Masada tabaklar, beyaz bir örtü üzerinde... Olmazsa olmazlardan beyaz peynir ve kavun. Gerisi "rakı mezesiz olmaz" denip seçilmiş, ama benim için sadece bir teferruat. Ben o âna dalmışım, sadece onu yaşamak istiyorum, bana eşlik edenle, bana eşlik edenlerle.
Sandalyemde daha evvel oturmuş kişileri hayal ediyorum. Cemal Süreyya mı, Ece Ayhan mı, yoksa Behzat Ay mı? Acaba bu masada kaç şiir yazılmıştır diyorum. Şu sağımdaki duvarda yazılı olan olabilir mi?
Özgürlüğün geldiği gün
O Gün ölmek yasak!"*
Ya da solumdaki?
"Sen el kadar bir kadınsındır
Sabahlara kadar beyaz ve kirpikli
Bazı ağaçlara kapı komşu
Bazı çiçeklerin andırdığı
İş bu kadarla bitse iyi
Bir insan edinmişsindir kendine
Bir şarkı edinmişsindir, bir umut
Güzelsindir de oldukça, çocuksundur da
Saçlarınla beraber penceredeyken
Besbelli arandığından haberli
Gemiler eskirken, deniz eskirken limanda
Sevgili"**
Kadehimi tokuştururken sevgiliyle, karşı masadan bir kadehin de uzanmasını bekliyorum havaya "cümlemizin şerefine" diyerekten. Dizeler okumasını istiyorum, kimi o an orada yazılmış, kimi bellekten bir anıyla kopup gelmiş. Tıpkı eskiden olduğu gibi... Tıpkı bu meyhanenin eski müdavimlerinin, bir anda masalardan birinden kopup geliveren şiir salvolarına hiç şaşırmamaları, hep alışkın olmaları gibi.
Mekan Hatay Meyhanesi. Ama artık içinden kopup geliveren şiirleri, bir yudum eşliğinde diğer masalarla paylaşan kimseler yok burada. Çünkü artık Cemal Süreyya'lar yok, Ece Ayhan'lar yok.
Hatay Meyhanesi işte böyle şiirleriyle, şairleriyle, hikayeleriyle ünlenmiş bir meyhane. Ve İstanbul'da kendine özel bir defteri olan da, en azından benim bildiğim tek meyhane. 1983'ten beri Cemal Süreyya başta olmak üzere Ece Ayhan, Behzat Ay, Necati Tosuner,İsmet Kemal Karadayı, Feyyaz Kayacan gibi pek çok şair, gazeteci ve yazar çizerin uzun yıllar boyunca neredeyse her gece takıldığı bu meyhane, bu yıllar boyunca 11 ciltlik üç bin küsür sayfadan oluşan kocaman da bir külliyat biriktirmiş. Hatay Meyhanesi'nde defter tutma geleneğini Cemal Süreyya başlatmış. Yazılan şiirlerin, efkârlı sözlerin, aşk itiraflarının sahipleri hep başka başka kişiler olmuş da, değişmeyen eşlikçi hep o bir kadeh rakı olmuş. Ne yazık ki artık basımı yapılmayan bu kitabı zamanında edinmiş bir tanıdığım bana, kitabın sayfalarından resmen anason kokusu aldığını söylemişti. Belki bu sadece bir yanılgıydı ama belki de binbir çeşit ruh halinin hezeyanları olan o satırlara gerçekten de sinmişti anason kokusu, kim bilir!
Ne yazık ki, çok aramama rağmen neredeyse bir dönemin kültür tarihinin basılı belgesi olan bu kitaba sahip olmak imkansız. Bizzat meyhanenin sahiplerinden de öğrendiğim kadarıyla artık basılmıyor. Zaten Hatay Meyhanesi'ne artık mekanın tarihini bilerek gelenler de çok fazla değil. Bütün duvarlar, objeler, gramafonlar, bakmasını bilene o tarihe dair çok fazla şey söylüyor gerçi ya, dediğim gibi bakmasını bilene.
İki yıl evvel bir gecemi, neredeyse yirmi yıl evvelini, atılan o kahkahaları, söylenen şarkıları, okunan şiirleri düşünerek, hayal ederek, zamanda bir yolculuk yapmaya çalışarak geçirmiştim bu mekanda. Şimdi nereden mi aklıma geldi? Sevgili Funda'nın sayfasında Cemal Süreyya'nın çok sevdiğim bir şiirinden satırları görünce aklıma hemen o gece ve Hatay Meyhanesi düşüverdi. Orda olmayı istedim yeniden. Üstümde yine o beyaz elbise, omuzlarımdan dökülen o eflatun şal, şarkılar, mezeler, anason kokusu...
Fundacım izninle 8.10 Vapuru şiirinin çok sevdiğim satırlarına burda da yer vermek istiyorum.
Sesinde ne var biliyor musun
Ev dağınıklığı var
İkide bir elini başına götürüp
Rüzgarda dağılan yalnızlığını
Düzeltiyorsun.
Sesinde ne var biliyor musun
Söyleyemediğin sözcükler var
Küçücük şeyler belki
Ama günün bu saatinde
Anıt gibi dururlar
Sesinde ne var biliyor musun
Söylenmemiş sözcükler var***
*Cemal Süreyya - Tek Yasak
**Cemal Süreyya - Balzamin
***Cemal Süreyya - 8.10 Vapuru