4 Mart 2012 Pazar

Bir krem karamel hikayesi...

Her ailenin kendine has menüleri, yemekleri vardır. Her özel gün geldiğinde yapılan, sofranın vazgeçilmezi olan, aile üyelerinin günler öncesinden o sofrada buluşacak olmaktan ötürü heyecan duydukları yemekler...

Bizim ailede rutin zamanlarda olduğu gibi özel günlerde de mutfağın tek bir taçsız kraliçesi, baş büyücüsü, mutfak cadısı vardır. Hâşa, ben değilim elbet o, olsam olsam yamağı olurum ben onun. Tabi ki hayatımın kadını, birtanem anneannemden bahsediyorum! Ben ustayım diyen nice aşçıyı eline aldığı bir oklava, bir maşa, bir de kepçeyle dize getirmezse ben de hiç bir şey bilmiyorum demektir:)

Bizde ailenin baş aşçısı, ustası ana kraliçe anneannemse, ailenin tatlısı da kesinlikle krem karameldir. Hani bir oylama yapsam bizim familyanın tüm bireyleri üzerinde, bir kişiden bile ikinci bir tercih çıkmayacağından adımın Zeren olduğu kadar eminim, o kadar! Yani bir nevi krem karamel diktatörlüğü de diyebiliriz buna. Peki neden? Tamam çok güzel tatlıdır kendisi ama yeterli bir neden mi bu kadar istisnasız bir hakimiyet için?


Ben size anlatayım nedenini. Aslında her şey şimdiye kadar yazdıklarımın içinde gizli. Bahsi geçen bu muhteşem tatlı, öyle zannedildiği gibi sadece bir tatlıdan ibaret değildir. Yeryüzündeki tüm krem karameller ikiye ayrılır. Bir, anneannemin krem karamelleri; iki, diğerleri:))

Nedir, ne yapar, nasıl bir sihri vardır bilmiyorum demeyeceğim. Çünkü artık biliyorum. Benim onunla aramda yıllardır olan usta-çırak ilişkisi bir el vermek misali kulağıma fısıl fısıl gizlerini fısıldamakta, ellerime dokuna dokuna hünerini bulaştırmakta.

Aklımda 7-8 yaşlarımdan bir sahne... Bir bayram günü mü yaklaşmakta, yoksa bir doğum günü vs. mi var, orasını hatırlamıyorum. Bildiğim bir tek, haftasonu anneannemin evinde tüm aile hep birlikte yemek yiyecek olmamız. Haftalar evvelinden anneanneme "Anneeeee bir krem karamel yapsanaaaaa" nidalarıyla ikinci kuşak bireyler tarafından siparişler verilmiş. Büyük aile yemeklerinin olmazsa olmazlarından dolmalar sarılıyor, soğan sarımsak, baharat kokuları sarmış iki gün evvelinden evi. Lakin büyük gün öncesindeki son gün sadece krem karamele ayrılmış. Çünkü yapılacak olan miktar, yemeğe gelecek insan sayısının üç katı:) Nedeniyse çok basit: ailede tek porsiyonla hayatta doymayacak insanlar olmasının yanında, ana kraliçe gece sonunda evine dönen yavrularını kol altlarında koca borcamlarla dinmeyen nefislerini dindirsinler diye krem karamelle uğurluyor:))

Anneannem çok geniş olmayan mutfağına sığamaz, oldum olası salonunu da mutfağının bir parçası haline getirirdi. Bu halen de böyledir. Salondaki upuzun yemek masasının mutfak tezgahına dönüşmüş olmasından ötürü sandalyelerden birinin üzerine dizlerinin üzerinde tünemiş olan bendeniz, kocaman bir yumurta yığınına tedirgin tedirgin bakıyorum. Küçük olan bedenler etraflarındaki her şeyi koca koca algılar, bilirsiniz. Gerçi ufağım diye haksızlık etmeyeyim, üst üste dizilmiş 38 yumurta halen gözüme kocaman bir yığın olarak görünüyor:) Anneannem teker teker kırıyor kocaman bir kasenin içine her bir yumurtayı. Yumurta kırılırken çıkan sese, içinden akan berekete, bir kenarda biriken kabukların "burada güzel bir şeyler oluyor" diyen sıcacık resmine bayılıyorum ben. Hayranım anneanneme. Ne güzel şeyler yapıyor bu kadın! Bir gün onun gibi olabilsem keşke! Çok net hatırlıyorum o gün o Zero'nun içinden geçenleri.

Şekerin erirken ulaştığı o muhteşem kıvam ve kahverengilik, kaynayan sütten çıkan o buğulu koku, sonra sütle yumurtanın muhteşem buluşması, hiç durmadan çırpma işini sürdüren güçlü kollar...


Yirmi küsür yıl kadar önce sandalyede dizleri üzerine çömelmiş hayranlıkla izlediği bu resmin, yıllar sonra ana karakteri olan Zero... Tanıdık bir restorandan aldığım toplu bir sipariş üzerine anneannemin salonunu bu sefer ben mutfağa çevirdim. İstedim ki bizim ailede çok özel bir yeri olan bu tatlı, tadının içine karışan o 'anneanne evi ruhu'ndan mahrum kalmasın.

Yine üst üste kırk küsür yumurta, litrelerce süt, şeker... Kaynayan sütle yumurtayı birleştirirken yumurtalar pişmesin diye mikservari bir güç sergilemeye çalışan bir sağ kol... Arkamda, sağımda, solumda artık iyice yaşlanmış olsa da tüm bereketini, gücünü, hamaratlığını benden esirgemeyen anneannem...

Bir de küçük bir kız vardı, orda, sandalyelerden birinin üzerinde çömelmiş oturan, her kırılan yumurtanın heyecanıyla bir o yana bir bu yana yerinde duramadan kıpırdanan... Belki başka kimse değil ama ben gördüm onu ve dedim ki ona "Merak etmeyesin sakın, sen bir gün bu resmin baş kahramanı olacaksın. Yemin olsun!"

7 yorum:

yeliz dedi ki...

ağzından bal damlıyor, krem karamelli bal:)

laleninbahcesi dedi ki...

Son cümleyle vurdun beni Zero:))

Krem Karamel çok hassas bir ttalı, içinde ki onca yumurtaya rağmen yumurta kokmaması gerekiyor. Çok gizlice ağzımdan geri çıkarmışlığım vardır laf aramızda. Artık seninle bir atölye çalışması yaparız:))

A-H dedi ki...

senin anlatimin krem karamelden cok daha tatli emin ol ;)

Adsız dedi ki...

Ah Zeren!!!!
Başka tatlı tanımam!!!
Atölye çalışmanızda yanınızda olayım. Çanakları bile yalarım:))
Ece(balkonlusu)
Sevgiler

Leylak Dalı dedi ki...

Ya Ece balkonlu deyince aklıma otomatikman Samantha Fokus geliyor:))
Zeren o atölyeyi bensiz yaparsanız bütün tavuklara grev yaptırırım tek bir yumurta bulamazsınız ona göre:))

zero dedi ki...

Hepinizi ama hepinizi şu yorumlardaki tüm arkadaşları (üzerine basa basa söylüyorum aramızda Singapur'da olanlar var çünkü) krem keramel atölyesine bekliyorum. Bence bu kaçmaz, değil Antalya'dan, İzmir'den, Singapur'dan bile gelinir bence:)) SOnra da birlikte kapları yalarız, dimi Ece Ablacım:))

Zeynep Özmen Ünlü dedi ki...

Zerencim, seni o sandalyede, o mutfakta, odada, salonda, evin içinde heryerde hayal ettim. Ama son paragrafta ki sen ve o kızın aynı anda orada olmasıyla gözlerimi doldurdun. Bir gözyaşı küçük ben için, bir gözyaşı anneannem ve şu anda kafeye çevrilen evi için, bir gözyaşıda babaannem ve birkaç sene önce sattığı kurtuluştaki evi için döktüm...