25 Temmuz 2012 Çarşamba

Eski defterler, yeni defterler, gidenler, kalanlar...

Yeni başlangıçlar, üst üste çok denk geliyor bazen. Datça'ya ilk ayak bastığım günlerde, günlüğüm bittiği için yeni bir defter alma vakti de gelmişti. Dindirilemez kırtasiye sevdamın seçtiği, kimbilir içine nelerin yazılacağı tertemiz bir defter duruyordu elimde. Yeni bir şehir, girişinde çok eski değirmenler ve rüzgar güllerinin insanı karşıladığı ufak bir sahil kasabası, çok çok uzun zamandır hayali kurulan yeni bir ev, hiç tanımadığım sokaklar, insanlar, yeni bir iş, iş arkadaşları... Tüm bunlarla ve kimbilir tahmin edemediğim daha nelerle dolmaya başlayacak yeni bir defter...

Bu sabah yine birşeyler karalarken defterime, şöyle bir eskilere de bakmak geldi içimden. İlk sayfadaki tarih 29 Nisan, saat 09:28.

"Muhteşem çam ormanlarına dayanmış Marmaris otogarında otobüsün neredeyse tamamına yakını burada inmişken, Datça'daki yeni hayatıma başlamama sadece bir saatlik bir yol kaldı önümde" diye yazmışım otobüsün içinde. Hatırlıyorum o ânı, heyecanımı... Ve sonrası... Sayfaları atlaya atlaya karıştırırken bazı şeylerin, bana sanki milattan önce yaşanmış gibi gelmesine hayret ediyorum. Oysa zaman dilimi sadece ve sadece üç ay.

Kendi elleriyle defter yapan, teker teker uğraşıp onları diken güzel arkadaşımın defter markası İKİ'nin, yanında güzel notuyla gönderdiği kıymetlim:)

Bazen hayatımızda sanki çok da fazla değişik bir şeyler olmuyormuş gibi hissedip yaşar giderken aslında nasıl da önemli şeylerin olduğunu sonradan bir bakış atınca farkediyoruz eskiye. Yazmak, not almak, oraya buraya çiziktirmek hayatı çok kıymetli bu yüzden.

Şu buraya yazamadığım bir ayda bile öyle çok şey oldu ki misal. Çok kötü başlayan, neyse ki sonrasında kendini gönül ferahlığına bırakan zorunlu bir İstanbul seyahati sıkıştı örneğin. İstanbul, temmuz ortasında dönmeyi beklemediğim, zerre de özlemini çekmediğim, uzaktaki bir şehir olarak duruyordu orda bir yerlerde. Lakin bir sabah karman çorman bir otobüs garının içinde, sürekli korna çalan taksilerin arasında buluverdim kendimi. Unutmuşum n'apiyim! Datça'da aylardır çevre köylere yaptığımız bir iki gezi dışında motorlu taşıta binmedim ki ben.

Bu satırları takip eden dostlar bilirler anneannemin hayatımdaki yerini, izlerini, dünyanın öte yakasında da olsam en çok düşündüğüm kişilerin en başında geleceklerden birinin hep o olduğunu. Çok kötü bir şaka yaptı, çok korkuttu, elimizi, ayağımızı kesti, tüm sevdiklerini İstanbul'a topladı, ondan sonra rahatladı, "tamam" dedi "hepinizi gördüm ya gam yemem, iyileşeceğim" ve çok başarılı bir ameliyattan sonra önce bize, sonra doktorlara söz verdi "bundan sonra kendime daha iyi bakarak yaşayacağım!"

Eski günlükler, yazılanlar, olanlar falan derken böyle biraz muhasebeyle geçen bir gün oldu sanki bugün. Yemyeşil çam ağaçlarını, o ağaçların arasından görülen evlerin çatılarını, uzaktaki muhteşem maviliği izler, bu satırların haricinde başka bir şeyler daha karalarken aklıma düşüverdi bazı şeyler; yazmak istedim. Gidenler, gitmiş oldukları için hayatımıza girenler... Bulunduğum an o kadar kıymetli ki, hayatımdan giden herkese kocaman bir teşekkür göndermek istedim. Şu an burdan başka olmak istediğim hiçbir yer yok. Ve bunu da bana ilk zamanlar kabus gibi gelen bir değişime ve onu tetikleyen zorlu günlere borçluyum.

Evet, bana o günlerde "biraz sabır Zeren, herşey çok güzel olacak, gör bak" diyenler var ya, o zaman muhtemelen hepinizi boğazlamak istiyordum ama siz çok haklıymışınız!:)

10 yorum:

Bugday Tanesi dedi ki...

Sanırım atlatılan dönemin hediyesi bu. Huzurun gözlerinden belli. Defterini iyi cümleler bekliyor anlaşılan,bol Datça'lı ve ''korna''sız :)

zero dedi ki...

Evet, bol Datcali, bol kornasız:) Şöyle şu tatilcilerin kalabalığı azalsîn biraz, ya sen gel, ya ben geleyim de bir görüşelim artık derim:)

Nehire dedi ki...

Yüreğindeki sevgi dolu sözcüklerin,umudun,gülümseyişin her daim seninle olsun,sevgiyle kal güzel kızım...

hüznün tadı dedi ki...

Önce geçmiş olsun anneannene. Ve huzurun kaldığı yerden devam etsin...

BAYKUŞ GÖZÜYLE... dedi ki...

Özletmiştin vallahi Zerencim, iyi ki
yazdın:)
Her şeyin yolunda olmasına sevindim, güzel defterini diğerleri gibi zenginliğinle doldur canım:)
Datça'nın güzelliğinin tadını çıkar!bizi de habersiz bırakma ve o güzel fotolarından mutlaka ekle...

Ece Ekincioğlu dedi ki...

Hahaha:) beni de bogazlamak istedin demek! Ne güzel cümle, ne büyük mutluluk oldugun yerden baska yerde olmak istememek. Operim seni ve datcayi.

A-H dedi ki...

Bende diyordum nerelerde bu kiz sesi solugu cikmiyor hic, demek defterin bitmis ondanmis! :)))
Anneannecige cok cok gecmis olsun dileklerimi gonderiyorum, zira bizimkide benzer bir durum atlatti gectigimiz aylarda, ne zordur bilirim :(
Defterine de bayildim!! nasil guzel birsey o oyle hemen gidip IKI nin sayfasina bakayim :)

zero dedi ki...

Şebnem Ablacim cok tesekkur guzel sozlerin için:)

Sevgili Mihriban Hanım, cok teskkur ederim. Huzur devam ediyor cok şükür:)

Nathaliecim burda en cok ozlediğim insanlardan birisin. Yok mu senden bir tane de buraya almanın yolu?:)

Ecem yok seni boğazlamak istemiyordum, sen yaninda hic sorgulanmadan rahat rahat aglayabildigim yegane insanlardan biriydin:) Ama evet simdi iyi ki burdayim, iyi ki:)

Sevgili A-H iki'nin cok hos defterleri var. Kendime onlardan bir seri yapacağım kesin. Gözüm şimdide çizgi roman serisinde:) Sana da cok gecmis olsun bu arada. Sevdiklerimiz saglikla hep yanimizda olsunlar.

Pusulasız Hayat Kitap Sesleri dedi ki...

Huzurun hep yerinde olsun, anneanneciğin de hep sağlıklı olsun. Anneannemi çok özlüyorum, o gideli 20 yıldan fazla oldu. Bulduğun her fırsatta yanına koş ve sımsıkı sarıl anneannene canım.
Sevgiler çok ...

Adsız dedi ki...

hala Datça daysan hayıt bükünde sağ taraftaki çınarların altındaki kafede gözleme ye ve limonota iç bayılacaksın.