29 Temmuz 2013 Pazartesi

Bu gecenin çayına İstanbul şeker oldu!

"Gönlüm kırık. Yolculuklar mı gönül kırıklıklarını geride bırakır, yoksa gönül kırıklıkları mı yolculuğu kurtuluş çaresi olarak gösterir? Neyse ne. İstanbul'u bırakıyorum. Küçücük bir şehrin küçücük dünyasında dönenerek, kendimi bir yere oturtmayı düşünüyorum." diyerek Mardin'e doğru yol alıyor Emir Bey'in Kızları romanının kahramanı Leyla.

Bizzat yazmamış olmaktan ötürü öz annesi olmasak da manevi anne olarak sahiplenebileceğimiz cümleler var şu hayatta. Bu bağlamda şimdiden nüfusuma geçirdim Ayla Kutlu'nun cümlelerini. Zira Leyla'nın Mardin'e yola çıkarken yazdıklarıyla benim bir küsur yıl evvel Datça'ya gelirken yolda yazdıklarım arasında bir kardeşlik bağı olduğu aşikar.

Bir yılı aşkındır ağaçlara, ağaçlarla okuyorum.

İstanbul'un kalpte bıraktığı gönül kırıklıklarının adı sadece aşk olmuyor desek kim inanır? Okuyarak değil bu şehri bizzat yaşayarak bilenler inanırlar bence. Ölümsüzlüğün sırrını bulmuş ama ölemedikçe de yıpranıp çirkinleşen, lakin sihir yapma gücünü de kaybetmemiş bir büyücü gibi İstanbul.

Elimde, bilenlerin bilmeyenlere anlatması gereken bir şair, Ayşegül Çelik'in şiir kitabı. Adı SensizAnkaradaDenizDÜşleri ama içinde vurup geçen şu İstanbul satırları:

HERKESİN BİR İSTANBUL'U VARDIR MUTLAK KÖŞEBAŞINDA
Ben bütün bitmemiş geceleri yaşadım...
Depremler atlattım,
göçler ve yangınlar
özlemler ve istanbullar atlattım ben.

İstanbul öyle uzaklarda bir yerde, geleceğimde değil sadece geçmişimde, şairlerin, romancıların üzerine güzel cümleler karaladıkları ve benim iflah olmaz bir okuyucu olarak iç geçire geçire okuduğum bir şehir olarak kalsın mümkünse sadece.

Şimdi durduk yere niye bunca İstanbul lakırdısı ki? Yazı bazen böyle bir şey işte. Sinemaya diye çıkıp kendini piknikte bulan insan gibi.

İleride ömrümü çay bahçelerine göre bölüp tarihlendireceğim sanırım, diye bir cümle kurdum defterime geçenlerde. Feneryolu çay bahçesi yılları, Moda çay bahçesi yılları, Serap çay bahçesi yılları... Hele de ikametin adı Datça olduktan sonra bazı günler çay bardağıyla rakı bardağı arasındaki mesafeyle ölçülür oldu. Kahve mi? O, filme konuk oyuncu statüsünde giren, yılların eskitemediği ağır top aktris...

Ağaçlar ve rüzgarın çocuğu olsun saçlarım... Serap çay bahçesinden...

Ömrümün Serap çay bahçesi yıllarını tüketirken... Yan mekanda çalan Türk sanat müziği şarkılarından "sıradaki parça" oyununu oynuyorum kendi kendimle sürekli. Hani diyorum ki bir nevi çay falı... "Ne çıkarsa bahtıma" demekten korkar oldum, bahtım kapkara olacak zira. Hicazdan nihavente hep bir efkar, hep bir hüzün! Memleket beste ve güftekârlarına sitemim büyük. Çaya bile ayrılık karıştırdınız cancağızım; bir tane de "aşığım, mesudum" şarkısı olmaz mı? Yeri gelir Çernobil'den bile yırtmasını biliriz de, bunca kalp ağrısına can dayanmaz.

Lakin bu memleketin toprağında, suyunda var efkara bir meyil. Bakın Sabahattin Ali bile ne demiş:

Sonra çıkıyorsun, dışarı bakıyorsun. Güneş hala tepede. Bir cigara yakıyorsun ve yıllardır kurduğun cümleyi bilmem kaçıncı kez kuruyorsun: 'Napalım, kısmet değilmiş...'

N'apalım, müzikten edebiyata yenemiyorsak biz bu bahtımızı, en iyisi gidip bir efkar çayı demleyelim...

4 yorum:

Adsız dedi ki...

yedi yaşımdan beri okuyorum deli gibi.. yine de yetişemiyorum her yere her şeye..
ben de.. bu senin cümleni evlat edindim..
"
Bizzat yazmamış olmaktan ötürü öz annesi olmasak da manevi anne olarak sahiplenebileceğimiz cümleler var şu hayatta."..
ve şiirden istanbullar atlatmak.. nasıl bir kavram ise..
istanbulu yaşamayan anlamaz.. başka şehir.. istanbul gibi duygu uyandırmaz.. atlatılması gerekmez.. eline sağlık..
atalet

Sadık dedi ki...

Bir zamanlar İzmir'i bırakıp Mardin'e gidenlerden olarak sözünü ettiğin A.Kutlu kitabı merak ettim ve ek olarak bir sonraki gelişimde acaba Serap'ta mı buluşsak diye de düşünmeden edemedim:)
Sevgiler,

yeliz dedi ki...

öncekini kaçırmışım ne güzel ikisini birden okudum hiç çarpıntı yapmadı vallaha çok iyi gitti türk kahvesinin üzerine:)
tanımadan özlemini çektiğim bir insansın. hasretle kucaklarım zerenim:)

A-H dedi ki...

Serap cay bahcesini merak ettim simdi. birde denizin kiyisina masalarin indigi su meyhaneyi de merak ettim zaten - leylak aplam anlatti da :) ah bi yolum dusse oralara...